KOYUN-KEÇİ  YAYLIM ALANLARI  NEDİR? NERELERDİR

TARIM ŞURASI

                                                             1-ŞURA NEDİR?

Şura kelimesi Arapçadır ve Türkçe karşılığı danışma demektir. Şura kelimesi aynı zamanda Kuran-ı Kerimin 42. Suresidir. Adını 38. âyette geçen ve Müslümanların, işlerini aralarında danışma ile yapmalarının gereğini bildiren Şurâ kelimesinden almıştır.

2-İSTİŞARE NEDİR? KİMLERLE İSTİŞARE YAPILIR?

İstişare Arapça kelimedir. Türkçe karşılığı: Bir mesele hakkında ehil kişilerin fikirlerinin sorularak yapılacak iş hakkında çözüm arama amacı ile yapılan danışma işlemidir.

1-….is­ti­şâ­re eden pişman ol­maz; iktisatlı olan fa­kir düş­mez.”(Hey­se­mî, II, 280)

2-“İdarecileriniz hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz sehâvet ehli (cömert) kimselerse, işlerinizi aranızda istişâre ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü, altından (yani hayat, ölümden) daha hayırlıdır…” (Tirmizî, Fiten, 78/2266)

3-İs­ti­şâ­re ay­nı za­man­da, is­ti­şâ­re­de bu­lu­nu­lan kim­se­le­re bir de­ğer ve­ril­di­ği­ni de gös­te­rir ki bu, on­la­rın hiz­me­te da­ha bü­yük bir şevk ve azimle omuz ver­me­le­ri­ne ve­sî­le olur.

4-Di­ğer ta­raf­tan istişâre, hiz­met eh­li­nin ben­lik duy­gu­su­nu da as­ga­rî­ye in­di­re­rek, kişiyi yap­tı­ğı hiz­met­le bö­bür­len­me âfe­tin­den ko­rur.  

5-İs­ti­şâ­re­ye te­nez­zül edil­me­me­si ise ken­di­ni et­ra­fın­da­ki kar­deş­le­rin­den üs­tün gör­me mâ­nâ­sı­na ge­len ki­bir ve ucup hastalıklarının bir alâmetidir.

İstişare Ehil Kimselerle Yapılmalı

1-İs­ti­şâ­re­nin ne­tice­si mut­la­kâ tatbik edil­me­li­dir.

2- Sa­mimi­yet­siz ve âdet ye­ri­ni bul­sun di­ye baş sal­la­ya­rak ya­pı­lan is­ti­şâ­re­ler, fay­da ye­ri­ne za­rar ge­ti­rir. 3-İs­ti­şâ­re, o işe ehil kim­se­ler­le ya­pıl­ma­lı, ay­rı­ca her­kes çe­kin­me­den fik­ri­ni açık­ça söy­le­me­li­dir ki hakîkat ve rahmet ta­hak­kuk et­sin. An­cak is­ti­şâ­re edi­le­cek şa­hıs, danışılacak mev­zûda ehil bir kim­se ol­maz­sa, bu du­rum­da ne­ti­ce, isâ­bet­siz ve yan­lış­lar­la do­lu olur. Do­la­yı­sıy­la, tıb­bî bir me­se­le­nin bir hu­kuk­çu­ya da­nı­şı­la­rak hal­le­dil­me­ye ça­lı­şıl­ma­sın­da­ki ga­râ­bet cinsinden, ve­bâ­li mûcip ha­tâ­la­ra mey­dan ve­ril­me­me­li­dir.

4-Ken­di­si­ne da­nı­şı­lan şah­sın sa­de­ce is­ti­şâ­re olu­nan me­se­le­de­ki di­râ­ye­ti de yet­mez. O, ay­nı za­man­da takvâ ehli, ah­lâklı ve her tür­lü ga­raz­kâr­lık­tan be­rî ol­ma­lı­dır.

5- Ak­si hâl­de mu­hâ­ta­bı ya­nılt­ma ih­ti­mâ­li var­dır ki, bu tak­dir­de is­ti­şâ­re­den umu­lan hay­rın zıd­dı ta­hak­kuk eder.

6-Ayrıca is­ti­şâ­re­de en hayırlı neticeye varabilmek için, sap­lan­tı hâ­lin­de­ki pe­şin hü­küm ve dü­şün­ce­ler­den sa­kınarak, muhâ­tapları sıh­hat­li bir mu­hâ­ke­mey­le dinlemek de zarûrîdir.

 

3-III. TARIM-ORMAN ŞURASI İSMİNİN İRDELENMESİ.’’ ve/veya KAÇINCI ŞURA?

Tespit edebildiğimiz kadarı ile Mülga Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 1997 yılında 1. Tarım Şurası ve 2004 yılında 2. Tarım Şurası düzenlenmiştir.  Ayrıca Orman ve Su işleri Bakanlığı tarafından 2013 ve 2017 yıllarında Ormancılık ve Su Şurası tertip edilmiştir.

Son düzenlenen Tarım ve Orman Şurası ise isminden anlaşılacağı gibi Tarım Şurası veya Orman ve Su şurası değildir. Dolayısıyla ilk defa gerçekleştirilen Tarım ve Orman konularının birlikte ve incelendiği farklı isimli bir şuradır. Bu bilgiler doğrultusunda 1.Tarım ve Orman Şurasıdır. Gerçekte ise kelimeler incelendiğinde 1. Tarım ve Ormancılık Şurası olması gerekmektedir. Ayrıca kendi ifadeleriyle Tarım ve Orman Şurası’nın toplanabilmesi için bir yönetmelik hazırlanmıştır. Hazırlanan ve resmi gazetede yayınlanan 17 Mayıs 2019 Cuma gün ve 30777 sayılı yönetmeliğin ismi Tarım Şurası Yönetmeliğidir. (ek 1) Öyle ise çıkartılan yönetmelik, Bakanlık Makamının ‘’Tarım’’ ile alakalı konularda Şura düzenlemeye mezun kılmıştır. Yönetmelikte ‘’orman’’ ile alakalı zikredilen tek bir kelime, yönetmeliğin 4. Maddesinde ‘’…orman ve mera yönetimi …’’ olarak geçmektedir. Bunun dışında tabii olarak sadece Makamlar belirtilirken ‘’orman’’ kelimesi geçmektedir.

Sonuç olarak, III.Tarım ve Orman Şurasını düzenleyenler iki defa ciddi hata yapmışlardır. Birincisi düzenlenecek şuranın şeklini belirleyen yönetmelik değişikliğinde; ikincisi ise sahasında ilk defa düzenlenen Şurayı, III. Tarım ve Orman Şurası olarak lanse etmekti.

( Tarımın lügat anlamı:   Bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesi, kalite ve verimlerinin yükseltilmesi, uygun koşullarda korunması, işlenip değerlendirilmesi ve pazarlanması, ziraat, kültür.

 

Ormanın lügat anlamı ise: ağaçlarla kaplı geniş alan ve bu ağaçların oluşturduğu bütündür. Ormancılık ise ‘’orman işleriyle uğraşma. Ormana değer verme, ormanları en iyi şekilde muhafaza, orman sahalarını geliştirme ile orman ürünleri istihsalidir’’ şeklinde tanımlanabilir.

 

4-III. TARIM-ORMAN ŞURASI’NA GİDEN SÜREÇTE NELER OLDU?

10 Temmuz 2018 tarihinde Dr. Bekir Pakdemirli Tarım ve Orman Bakanlığı’na getirildi. Sayın Bakanımızın kurmuş olduğu ekibin ‘’Tarımda Milli Birlik Projesi’’ adı altında bir yapılanma hazırladığını ve bunu Sayın Cumhurbaşkanımıza 25 Nisan 2019 tarihinde sunacağını basından öğrendik. Bu esnada Dünya Gazetesinde tarım konularında köşe yazarı olan ve sahasında otorite kabul edilen gazeteci-yazar Ali Ekber Yıldırım 16 Nisan 2019 tarihinde bir yazı yayınladı.(ek 2) Yazısında, Tarım da Milli Birlik Projesi olarak Bakanlık tarafından büyük bir gizlilik ile hazırlanan yapılanmadan bir şekilde malumatı olduğunu ve Semerat Holding adı verilen yapılanmanın detaylarını açıkladı. Yazı Bakanlık Makamı tarafından tekzip edilmedi. Semerat Holding yapılanmasını biraz açalım ve neler getireceğinin analizini yapalım.

SEMERAT HOLDİNG YAPILANMASI

%50 HİSSENİN DAĞILIMI:

%35 MİLLİ BİRLİK KOOPERATİFİ: TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI TAŞRA TEŞKİLATI TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ

%15 TMO + AOÇ + ÇAYKUR + TÜRK ŞEKER AŞ + VE BENZERİ KAMU İKTİSADİ TEŞEKKÜLLERİ

%50 HİSSENİN DAĞILIMI:

ÜLKER + SÜTAŞ + ETİ + NAMET + PINAR +UNİLEVER + MİGROS + VE BENZERİ YERLİ VE YABANCI ŞİRKETLER

SEMERAT HOLDİNG YAPILANMASININ İRDELENMESİ

Yapılanmayı iki şekilde değerlendirmek durumundayız. Birincisi Türk Tarımının tam anlamıyla yabancı sermayeye ve kartele teslimi ve ikincisi adı geçen şirketlerin Devlet tarafından dünya çapında şirket olarak belirlenerek değerlerine değer katılması.

1-Semerat Holding yapılanması ile Türk Tarımının %50 hissesi yerli ve yabancı sermayeye teslim edilmek istenmiştir. Hakikatte ise tamamen yabancı sermayeye teslim edilmek istenmiştir. Çünkü yerli olarak belirlenen şirketler dünya çapında sermaye tarafından kolaylıkla satın alınacaktır. Mesela Erikli Su olarak faaliyet gösteren şirket Aslanoba AŞ ait iken İsrail Sermayedarları tarafından satın alınmıştır. Aynı şekilde yerli şirket olarak lanse edilen şirketlerde çok kısa zamanda aynı sermayedarlar tarafından satın alınacaktı. Dikkat ederseniz ‘’alınacaktı’’ ibaresini kullanıyoruz. ‘’alınabilir’’ ibaresini kullanmadık. Çünkü hedef Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçirmek ve Milleti köleleştirmektir.

2-Tekzip edilmeyen yazıda zikredilen şirketlerle bu yapılanma hazırlanmadan önce ön görüşmeler yapıldığı ortadadır.

 

3-Aynı yapılanma bir takım şirketler, Türkiye Devleti ile ortak olabilecek nitelikte şirketler olarak belirlenip tespit edilmiştir. Bu uygulama olsaydı, yapılanmada belirtilen şirketlerin değerlerin ne olabileceğinin takdirini size bırakıyoruz.

4-Bu haliyle bile yapılanma gerçekleşmediği halde,  bu şirketler düşünülen ve hazırlanan yapılanma ile alıcıları nezdinde değerlerine değer katmışlardır.

 

5-NİÇİN III. TARIM-ORMAN ŞURASINA GEREK GÖRÜLDÜ?

25. Nisan 2019 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Tarım da Milli Birlik Yapılanmasının açıklanmasından hemen önce, yapılanmanın basına sızdırılması ve çok büyük tepki alınması üzerine Cumhurbaşkanlığı Makamı tarafından yapılanmanın açıklanmasından vaz geçildi ve konuyla ilgili Milli Mutabakatın yapılabilmesi için bir Şura düzenlenmesine karar verildiği açıklandı.

Bakanlık yapısı aynen muhafaza edildi.

6-TARIM VE ORMAN GENEL BAKANLIĞI’NIN  YAPILANMASI NASILDIR? NASIL OLMALIDIR?

Tarım ve Orman Bakanlığı, Cumhuriyet Tarihimiz sürecinde çeşitli defalar muhtelif yapılanmalara maruz kalmıştır.

1-GIDA, Tamamen Sağlık Bakanlığını alakadar eden gıda ruhsatlandırma ve kontrol işlemleri Tarım ve Orman Bakanlığınca yerine getirilmeye çalışılmıştır. Maalesef bu dönemde yoğurdumsular, yoğurt; sucukumsular sucuk; peynirimsiler peynir olarak ruhsatlandırılmıştır. İnsan sağlığını doğrudan etkileyen bitkisel ürünlere pervasızca ruhsat verilmiştir. Hayvan Sağlık hizmetleri ve özellikle salgın hastalıklar son derece artmıştır. 2011 yılında Brucella aşısının imalinin deri altı aşıdan, göz içine damla ile uygulanmasına geçilmesi tatbikatına geçilmiştir. Bursa İlin de neredeyse Brucella Hastalık patlaması olmuştur. Ancak ört bas edilmektedir. IBR-BVD-BRUCELLA-LEUCOSİS-TUBERCULOS had safhadadır. Şap hastalığı ortalığı kasıp kavurmaktadır. Çok geniş alanda ANTRAX (Şarbon) mihrakı vardır. Bakanlık bütün bunlarla baş edemez iken, Bursa da Osmangazi İlçesi Gazcılar Caddesin deki Petek Bozkaya İş Merkezinin Çay Ocağının ruhsatını vermektedir.

2011 yapılanması ile tamamen insan sağlığını etkileyecek gıda ruhsatlandırılmaları, gıda kontrol işlemlerini Bakanlık devir almıştır.

Mezbahaların özelleştirilmesi ile mezbaha veteriner hekimleri görev yapamamaktadır. Mezbahalarda etler neredeyse tamamen kontrolsüzdür. Zoonozlar kontrol edilemez durumdadır. Hayvan salgın hastalıkları kontrol edilemez durumdadır.

Gıda ile alakalı tüm görevler çok acilen Sağlık Bakanlığına devir edilmelidir.

En son birkaç hadisede birkaç yavrumuzu kayıp ettik. Suçu sadece nar yemek olan bir aile zehirlendi.

Çok yakında birkaç yavrumuzu verilen ruhsatla imal edilen Enjektör Çikolatadan toprağa verdik. Bu aysbergin görünen kısmı esas kısmı su altında. Bu ürüne ruhsat verenler içerisinde oyuncak şeklinde çikolata sunmanın, pedagojik etkilerini bilen var mı? Yavrularımız, oyuncak şeklinde sefilce imal edilen gıda maddeleri ile bedenen ve ruhen zehirlenmektedirler.

 

Çikolatanın veya o üründeki maddelerin çocuğa, kısa-orta veya uzun vadede neler yapabileceğini Tarım Bakanlığı çalışanları Tıp Doktoru olmadıktan sonra bilebilirler mi? Bilseler de karar verme yetkileri var mıdır? Okul kantinlerinde ki şikâyetler had safhadadır.

Ayrıca bu tip ürünlerin, aynen sigara uygulamasında olduğu gibi tek tip siyah ambalajda ve üzerinde obeziteye değil şişkoluğa sebep verir! Tabiri ile satılmaları gerekir. 

Bütün bunların yeri uygulanacağı birim,  Sağlık Bakanlığı değil mi? Sağlık Bakanlığı bu işi üstlendikten sonra, gerek görürse, veteriner hekim, ziraat mühendisi, gıda mühendisi, biyolog, kimya mühendisi ve kimyager çalıştırır veya çalıştırmaz!

 O takdir ve yetki sorumluluğuyla beraber Sağlık Bakanlığınındır. Ayrıca gıda maddesi oyuncak değildir. Alakasız gibi ama mecburen belirtiyoruz. Oyuncak ayrı şeydir ve doğrudan çocuk ruh ve akıl sağlığını etkiler; Gıda ayrı şeydir, çocuk beden, ruh sağlığını ve ayrıca aile ekonomisini etkiler. Aynı şekilde ilköğretimde çocuklar arasında dans yarışmaları ve benzeri yarışmalar yapılmaktadır. Bu yarışmalarda bir sınıfta bir veya iki çocuk başarılı olmaktadır. Onların ve ailelerinin egoları tatmin olurken bu yarışmada başarısız olanlar ise ezilmektedirler. İki yanlışı peş peşe yapmaktayız.

Birincisi çocuklarımızı son derece yanlış besleyerek oburlaştırmaktayız; diğer taraftan yarıştırarak, dayanışma yerine yarışmayı, arkadaşı üzülürken sevinmeyi öğretmekteyiz. Bakınız, bunları okurken haddimi aştığımı haklı olarak düşünebilirsiniz.

Haklısınız da! Çünkü mesleğimi ve bulunduğum konumu alakadar etmeyen çocuk sağlığı ve çocuk ruhiyatı konularına girdim. Ancak bunu bilerek yaptım. Eğer geçmişte kader beni ‘’Koruma Kontrol Genel Müdürü’’ koltuğuna oturtsaydı (ki mevcut diplomam buna yeterlidir) bu ruhsatların altında benim imzam da olabilirdi. İşin enteresanı,  çok yakın tarihte otuz dokuz yıllık tecrübemle dostumuz olan ve bu mevzuatlar gerçekleştiğinde milletvekili olan,  bir milletvekilimize Bakanlık yapılanması ile ilgili konulardan bahis ettim! Verdiği tepki haddimi aşmamam yönünde beni ikaz etmek oldu.

Çözüm: Gıda sebep sonuç ilişkisiyle, bugün yapabilecekleri ile (ki çok yakında gördük),  yarın yapabilecekleri ile (ki kanser vakalarında ki artış), gelecekte yapabilecekleri ile (neslin içinde bulunduğu durum) tamamen tıp doktorlarının işidir.

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerinde durumun farklı olması bizlerin en azından dikkatini dağıtmamalıdır. Onlarda ki meslek eğitimi ve yeterliliği dışında, mesleklerine olan saygıları eğitim sistemleri bir o kadar farklıdır.

Yukarı da serdetmeye çalıştığımız nedenlerden, Gıda ile alakalı tüm işlemler derhal ve çok vakit geçirmeden Sağlık Bakanlığına hem de acilen devredilmelidir.

Bu işlem aynı zamanda, Tarım ve Orma

 

 

2-DSİ ! Küresel ısınmaya maruz kalıyoruz. İklim değişikliği artık tamamen kendisin belli ediyor! Su kaynaklarımız son derece sınırlı! Her damla yer üstü suyumuzu, her damlayı hesap ederek kullanmamız ve yer altı sularını kesinlikle kullanmamamız gerekiyor. 2004 yılı II. Tarım Şurası sonuç bildirgesi ‘’ 7. Madde: Basınçlı sulamanın yaygınlaştırılması’’ ve

Yaygınlaştırıldı da! Akşehir Gölünü bitirdik! Beyşehir Gölünü Bitirdik! Eğirdir Gölü bitme sinyalleri veriyor! Konya Ovasında obruklar oluşuyor! Turizm Sektörü deniz kenarında korkunç su tüketiyor! Denize sıfır villaların içinde yüzme havuzları yapmaya devam ediyoruz! Konya Ovasın da yem bitkisi üretenlere diğer bölgelerde üretenlere göre ‘’daha derin kuyulardan su çekip artı masraf ettikleri için, diğer bölgelere verdiğimizden daha fazla ‘’yem bitkisi üretme desteği veriyoruz.

Çözüm: Acilen, DSİ Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına devir edilmelidir. Tarım Sulaması ile alakalı hizmetler ise Valilik Makamlarının kontrolünde, Büyükşehir ve Şehir Belediyelerine devir edilmelidir. Yüzme Havuzu bulunan sitelerin ve tesislerin su ücretleri çok farklı olarak değerlendirilmelidir! Derin kuyulardan su çekip üretim yapma işi tedricen azaltılmalıdır. Kıraca dayanıklı zirai ürün yetiştirilmesine geçilmelidir! Hayvancılık planlaması yapılarak sulamaya dayalı yem bitkileri üretimi tedricen azaltılarak hitama erdirilmelidir. Tam tersini yaptık. Eskiden soğan doğrarken gözlerimiz yanardı. Şimdi ise yanmıyor. Çünkü eskiden soğan kıraçta yetiştirilirdi ve kapalı münasip depolarda 13 ay dayanırdı! Eski soğanımız çürümezdi! En fazla flizlenirdi! Kimse dikkat etmiyor! Şimdi soğan doğrarken gözlerimiz yanmıyor! Çünkü, soğan çeşidimiz değişti. Soğan şimdi filizlenmiyor! Çürüyor! Çünkü sulanılarak elde ediliyor! % 5 su miktarı daha fazla! %5 fazlalık az gibi görünebilir ancak kuru mısır %12rutubetle depolanabilir, siz %17 rutubetli mısırı muhafaza edemezsiniz!  Halen ekimi yapılan soğan, hemen tüketilmek için üretilebilir depolama imkânı yoktur. Eskiden patateslerimiz filizlenirdi! Şimdi ise alıyorsunuz sapasağlam! Soyup kullanmak istiyorsunuz içten çürümüş!

Yukarıda izah ettiğimiz nedenler sebebiyle, DSİ acilen Tarım ve Orman bakanlığından kurtarılmalıdır! Bu derhal yapılmalıdır çünkü muazzam bir felakete doğru, son derece süratle gitmekteyiz! Bu eklentinin Tarım ve Orman Bakanlığından ayrılması, Bakanlığın son derece rahatlamasını ve asli görevlerine dönmesini sağlayacaktır.

3-KOOPERATİFLER ve Kooperatifçilik Anlayışı: Pancar Kooperatifleri Almanlar tarafından kurulmuş mükemmel bir kurumsal kooperatifçilik anlayışının neticesinde ortaya çıkmıştır. Kuruluş sebebi basittir. Basit ama mükemmeldir! Bir şeyi basitliği onun mükemmelliğini engellemez! Genç bir makine mühendisine sordum! Çay karıştırma makinesi gördünüz mü? Diye! Hayır, diyerek cevapladı. Birazdan çaylarımız geldi. Çayını karıştırırken, ‘’bakınız çay karıştırma makinesi kullanıyorsunuz! Dedim!’’ tebessüm etti. Çay kaşığı, çok basit bir makinedir! Ama mükemmeldir. Pancar Kooperatifleri aynı düşünce mükemmeliyetle kurularak son derece başarılı olmuştur. Türkiye’nin şeker ihtiyacı tespiti, şeker elde edebilecek miktarda pancar ihtiyacının tespiti, yeterli pancarı üretebilecek arazi ve sözleşmeli çiftçi tespiti, elde edilecek şekeri işleyecek kapasitede şeker fabrikası kurulumu! Hepsi bu kadar! Biz yıllar içerisinde, aynı mantıkla, Türkiye’nin ihtiyacı kadar üretimi sağlayacak, hedefli planlı-programlı kurumsal kooperatifçiliğe yönelmedik!

 

 

Yeterli sermayeleri, bilgi birikimleri olmayan köy kooperatifçiliğine yöneldik! Kooperatifçiliği, bölgesel, makamsal, şahsi rant olarak gördük. Hâlbuki aynı mantıkla buğday, soğan, patates, domates üretimini sağlayabilecek kurumsal kooperatifleşme yerine her türlü batakta olan köy kooperatifçiliğine yöneldik.

 Adem-i merkeziyetçilik, Prens Sebahattin’in sözüdür. İlk duyduğumda,  Adem ile merkezin ne alakası var diye düşünmüştüm.

Meğer adem, yokluk demekmiş. Hazret-i Allah Adem-i yarattığında, gerçekte yokluğu yaratmış. Yani var olan tek ve mülkünde hâkim rabbimiz yokluğu yaratmış. Gerçekten de yokuz! Ama var olduğumuz zehabına kapılıyoruz. İşte tasavvuf da bunun öğretisidir.

En doğrusu Prens Sebahattin’in görüşleri doğrultusunda adem-i merkeziyete geçmektir. Köy-Mahalle Kooperatifleri acilen Bakanlık’tan ayrılıp Büyükşehir Belediyelerine ve belediyelere devir edilmelidir. Bütün zirai ve hayvani ürünler için kurumsal kooperatifçiliğe geçilmelidir

Çözüm: Pancar Kooperatifleri örneği, tüm ürünler için benzeri kurumsal kooperatifler  tesis edilmeli ve acilen kurumsal, hedefli-planlı-programlı-teknik, malzeme, tedarik ve finans desteği yapabilen kooperatifçiliğe geçilmelidir. Bu yapılanma mutlaka ve mutlaka Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan ayrı olmalıdır.

Mahalli kooperatifler ise Büyükşehir ve Şehir Belediyelerine devir edilmelidir. Bu uygulama tüm sistemi çözeceği gibi başlangıçta tüm gıda üretiminin doğrudan ve dolaylı başlangıçta memleket ihtiyacı için bilahare uzun vadede Avrupa’yı doyurabilecek miktar ve kalitede ürün elde edebilmemizin anahtarıdır. Bu uygulama aynı zamanda bu eklentiden kurtarıldığı için Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını son derece rahatlatacak ve asli görevlerine dönebilmesini sağlayacaktır.

4- TMO Mülga İktisat vekâletine bağlı olarak kurulan müstesna bir kuruluştur. Ancak üretmek ayrı bir iştir, Ticaret apayrı bir iştir. Ziraat Mühendisi olarak üretimin gerçekleştirilmesinde büyük rol oynarsınız. Ancak alım-satım-depolama işleri ile alakanız sınırlıdır. TMO, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan acilen ayrılarak Ticaret Bakanlığı’na devir edilmelidir. Siz hem yeterli hububat, bakliyat üretimini sağlayamayacaksınız hem de yüzünüz kızarmadan, hesap vermeden hububat ve bakliyat ihracını yapacaksınız. Bu yüzden TMO faaliyetlerine Ticaret Bakanlığı’na bağlı olarak devam etmelidir. TMO bünyesinde, işletmeciler, iktisatçılar olmalıdır. Ama asla Ziraat Mühendisleri olmamalıdır. Tarım Ekonomisi Mühendisleri, Tarla Mühendisleri olmalıdır. Üst unvanları Ziraat Mühendisidir ama esas unvanları belirttiklerimizdir. Bakıyorsunuz ki pancar kooperatifinde ziraat mühendisi! Pancar Kooperatiflerin de Ziraat Mühendisliğinin tüm bölümlerini istihdam edemezsiniz.

 

Pancar Kooperatifinde Ziraat Mühendisliğinin Tarla Bölüm mezununu istihdam edebilirsiniz yine aynı şekilde Tarım Ekonomisi, Bio-Sistem Mühendisliği, Bitki Koruma bölümü mezunlarını istihdam edebilirsiniz. Yoksa zooteknisti, peyzaj mimarını istihdam edemezsiniz. TMO, Ticaret Bakanlığı’na devri Tarım ve Orman Bakanlığı’nın son derece rahatlamasını sağlayacağı gibi TMO’nun fonksiyonelliğini arttıracaktır.

 Çözüm: TMO acilen Ticaret Bakanlığı’na devir edilmelidir. Buğday üretimi farklıdır, buğday ticareti çok farklı! Önce Tarım ve Orman Bakanlığı yeterli buğday üretimi için gerekeni yapacaktır. Eğer bu yazdıklarımız gerçekleşirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti kesinlikle buğday ithal etmez, ihraç eder! Dün böyleydi, yarında böyle olmaması için hiçbir sebep yoktur.

5-ESK, Mülga,  EBK Et-Balık Kurumu 1952 tarihinde Ticaret Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuştu. Çalışanlarının büyük kısmı veteriner hekimdi. Ancak, yönetim kadrosu ve idareci kadrosu neredeyse tamamen iktisatçı ve işletmeciydi. Teşekkülü kuranlar şu iki hususun farkındaydılar! Hayvan üretmek ve sağlık hizmetlerini yürütmek farklı bir iş sahasıydı; hayvan ve et ticareti ise tamamen farklı bir saha! Bu doğru düşünceyle yıllarca ve başarı ile Ticaret Bakanlığı’nın bünyesinde hizmet verdi.

EBK’nın mülga Tarım Bakanlığı’na devri 2005 yılıdır. Zaten 2000 yılından itibaren özelleştirilme ve belediyelere devir işlemleri devam etmekteydi. Sonuçta bu mükemmel yapılanmayı kaybettik ve et ticaretini et karteline teslim ettik. (bunları yazarken inanınız hem üzülüyorum, utanıyorum hem de içim daralıyor.) SEK’i de 2000 li yıllarda süt karteline kaptırdık. ESK, dediğimiz kurum halihazırda Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindedir. Görevi ise et ithalatına kılıf hazırlamaktır.

Çözüm: ESK ilga edilerek, 1952 deki yapılanmaya geçilmelidir. Hayvan üretmek ayrı iştir. Hayvan ticareti ve et pazarlanması ayrı iştir. Bu tamamen Ticaret Bakanlığı’nın işidir. Tarım ve Orman Bakanlığı öncelikle memleketin ihtiyacı kadar et üretilmesi gayretini gösterir.

Ticaret Bakanlığı bütün bu aşamalardan sonra et ve hayvan ithalatını gerçekleştirir. Bu kurumun acilen Ticaret Bakanlığı’na devri ve yeniden organize olması, gerekmektedir. Yapılacak bu düzenleme ile Tarım ve Orman Bakanlığı üzerindeki bir yükten, bir eklentiden daha kurtularak asli görevlerine dönme imkânı bulacaktır.

 

 

5-ZİRAAT ODALARI sistem içerisinde faaliyet gösteren birimlerdir. Bugünkü yapılanmaları ile her ilde bir Ziraat Odası yoktur.

 Her ilin her ilçesinde müstakilden hareket eden İlçe Ziraat Odaları mevcuttur. Bu durum şöyle bir garabeti de beraberinde getirmektedir.

Adana İli Çukurova İlçesinde bir Ziraat Odası mevcuttur.

Bursa’nın Keles İlçesi, Orhaneli İlçesi, Karacabey İlçesi ve Mustafakemalpaşa İlçelerinde de birer ziraat odası bulunmaktadır.

İncelediğinizde, bahis edilen bölgelerdeki ürün çeşitliliği, ürün kapasiteleri son derece farklılık arz etmektedir.

Zirai ürünlerin farklılığı, hububat, narenciye, zerzevat, meyve olarak çok ama çok farklıdır.

Ölçek olarak bir bölgedeki zirai planlama, zirai mücadele, üretim ve pazarlama olarak son derece değişiklikler mevcuttur.

Ziraat Odalarının bu şekli ile muvaffak olabilmelerinin imkânı kesinlikle yoktur.

 Her bölgede, en az iki ziraat odası olabilmelidir. Çiftçiler kendilerine hizmet eden ziraat odasını seçme imkânları mutlaka sağlanmalıdır.

Bu geçiş, GSM operatörü değiştirebilme kolaylığında olmalıdır.

Yukarıda belirttiğimiz kurumsal kooperatifler ile müştereken çalışarak üretiminin memleket genelinde ihtiyacı olan ürünlerin elde edilmesi çalışmalarına iştirak edebilsinler.

Gelirleri ise sabit üye aidatları veya bir çeşit resmi evrak tanzimi karşılığında olmamalıdır.

Gelirleri hizmet ederek üretimine verdikleri hizmet karşılığında elde edilen ürünlerden alınacak cüzi hizmet bedellerinden oluşmalıdır.

 

6-HAYVANCILIK BİRLİKLERİ’NİN İLK KURULUMLARI VE SİYAH BEYAZ ALACA HOLSTEİN BİRLİKLERİ-DAMIZLIK KOYUN-KEÇİ YETİŞTİRİCİLERİ BİRLİKLERİ-SÜT ÜRETİCİLERİ BİRLİKLERİ-SÜT KONSEYİ VE ET ÜRETCİLERİ BİRLİKLERİNİN KURULUMU ve ÇOK KISA TARİHÇESİ İLE SÜT-ET-YEM KARTELLERİNİN TÜRKİYE’Yİ ADETA VAMPİR GİBİ EMMELERİNİN KISACA İZAHATI

1995 yılında İtalya Tarım Bakanlığı ile Tarım Bakanlığımız arasında imzalanan ANAFİ projesi ile ve gene Almanya Tarım Bakanlığı arasında müştereken imzalanan GTZ projeleri ile başlatıldı. Her iki projenin unvanı aynıydı ve kullanılan unvan son derece önemliydi.

‘’Siyah-Beyaz Alaca Holstein Birliği’’! Önemi şuradan gelmektedir. Siyah-Beyaz olabildiği gibi Kırmızı-Beyaz Holstein mevcuttur. Almanlar ve İtalyanlar bunun farkında olarak detaylı ihtisas birlikleri kurulumunu gerçekleştirdiler. 4631 sayılı yasa ile birlikler nakdi ve ayni yardım yapıldı ve neredeyse 20 yıl süre ile tarım Bakanlıkları tarafından sınırsız ve nakdi ve ayni yardımın dışında personel yardımı yapıldı. Bu yıllarda özellikle Kaymakamlıklara bağlı FAKFUKFON olarak maruf müdürlükler tarafından geliştirilen proje ve bütçe ile bu birliklerden ihalesiz doğrudan alımlar gerçekleştirildi. Bir anda bu birlikler hayvan ticaret merkezleri haline geldiler.

Bu arada yıllarda emekle geliştirilen Karacabey Esmeri mükemmel bir ırk ile Karadeniz bölgesinde suni tohumlama ile üretilen Jersey Irkları bir kenara atıldı. Süreç içerisinde Almanlar ve İtalyanlar istedikleri çalışmayı gerçekleştiremedikleri için (ki hedefleri Türkiye Sığır Sperma Pazarını öncelikle ele geçirmekti.) Projelerden çekildiler.

Bütün bunlar olurken diğer ihtisas birlikleri kurulmak istendi. Simenthal Birliği, Jersey Birliği gibi. Ancak sığır yetiştirici birliklerinin rahatı yerindeydi. Bina devletten, personel devletten ve sınırsız alışveriş imkânı! Her istediklerinde Bakana ulaşabiliyorlardı.

Mevzuat değişiklikleri yapılarak Damızlık Sığır Birlikleri oldular. Kendilerine Menemen Sperma Üretim Merkezi tüm ekipmanları sperma üretmeleri için verildiyse de tuhaf kendilerine göre komik gelen maskaraca isimli birkaç üretim yaptılarsa da başarılı olamadılar. Daha doğrusu olmak istemediler çünkü böyle bir niyetleri yoktu.

Ancak mevcut iktidar partisi aleyhine bir takım muhalefet çabaları oldu. Esasında bu çabaların gerçekçi hiçbir sebebi yoktu ve tamamen siyasi yıpratma nedenliydi.

Mevcut iktidar kendisine göre haklı olarak bir çare üretme yoluna gitti ve 5200 sayılı ile Süt Üreticileri Birliğini icat etti. Süt üretici Birlikleri süratle teşkilatlandı.

 

  Geçmişte süt çeşitli küçük ve büyük ölçekli firmalar tarafından, köylerden pazarlık edilerek toplanırken Süt Üreticileri Birliklerinin kurulumu ile tek bir merkez tarafından toplanır hale geldi.

Bu gelişme çok kısa bir süreç içerisinde küçük ölçekli mandıra, imalathane ve fabrikaların iflas ederek piyasadan çekilmeleri sonucunu doğurdu.

 2007 yılı seçimlerinde Damızlık Sığır yetiştiricileri Merkez Birlik Başkanı’nın DP Bursa Milletvekili adayı olması ile bütün süt toplama işlemi iktidar yanlısı Süt Birliklerinin tekeline geçmesi sonucu doğurdu.

Süt Kartelini ele geçiren tekelci sermaye, Bakanlığa hâkim olarak gıda kodeksi ile oynayarak gerçekte tağşiş edilmiş ürün niteliğinde olan süt ürünlerini, süt ürünleri olarak ruhsatlandırdılar.

Sözde sağlık sebepleri gerekçe gösterilerek sokak sütçülüğü yasaklatıldı.

Eskiden ayrı olarak toplanılan koyun ve keçi sütlerinin alımından vaz geçildi. Satmak isteyenlere, ‘’ayrı almıyoruz, satmak işitiyorsanız, inek sütü fiyatına alırız’’ denildi. (Normalde, koyun sütü fiyatı inek sütü fiyatının iki katı; keçi sütü ise bir buçuk katı değerindedir.)

Bu fiyat politikası ile inek yetiştiricileri sütlerini mecburen kartele değerinin altında; koyun ve keçi yetiştiricileri ise sağımı bırakarak süt sağımından belirli bir süreç içerisinde vaz geçmek durumunda kaldılar.

Kartel yapmış olduğu ve batı dünyasında butik ürün satma mecburiyetinin görmezden gelinmesini sağlayarak, koyu-keçi üreticilerinin ve inek üreticilerinin sütlerini brucella hastalığı ileri sürülerek peynir haline getirilmesi de engellendi. Sektörün kesin ve tek hakimi kartel olmuştu.

SÜT KONSEYİNİN KURULMASI 8 HAZİRAN 2013

Kartel bununla da iktifa etmeyerek örneği komünist ülkelerde bile bulunmayan ‘’Ulusal Süt Konseyini’’ icat etti.

 Artık sütün fiyatı Ankara da belirleniyordu. Kartel tüm hedeflerine ulaşmıştı. Gıda kodeksi istediği gibi tanzim edilmiş ve gıda ruhsatları istediği forma ulaşmış ve kendisine rakip firmalar ortadan kaldırılmıştı.

Şimdi hedefleri bunu Türkiye geneline şamil olacak şekle uyarlamaktı ve uyarladı da, ‘’Ulusal Süt Konseyi’’ kuruldu.

Sırada, Süt Desteklerini çalmak vardı ve bunun yolu kendilerine açılmıştı.

 

Ulusal Süt Konseyi kurulduktan sonra süt üreticileri devletten tek kuruş destek alamamışlardır. 

Şöyle ki, kartel maliyet analizi yaptı. Yaptığı analizde sütün üreticiye maliyetini hesapladı ve buna buzağı desteği, suni tohumlama desteği gibi destekleri de hesabın içerisine ilave ederek, devletin üreticiye verdiği süt desteğini, üreticinin birim süt için sarf ettiği maliyetten düşerek, süt alım fiyatını Ankara da belirletti. (Bunun çok basit bir örneğini Bakanlık tarafından, yemi ucuzlatmak için KDV tenkisatı yaptıktan sonra gördük.

Yem de KDV düştükten hemen sonra yem fiyatları, düşürülen KDV kadar indi.  Fakat çok geçmeden, yem fiyatları tekrar KDV indiriminden önceki fiyatlarla eşitlendi. Yani KDV tenzilatı yem kartelinin cebine akıverdi. )

Böylece bir taraftan üreticiyle karşı karşıya gelmedi ve bunu Bakanlık Makamına yaptırarak gerçekleştirdi.

Diğer taraftan bu yaptığı manipülasyonla süt üretimini engellerken, diğer taraftan süt hayvanı yetiştirmenin câzibesini sınırlandırarak et üretiminin azaltılmasını sağladı.

    Böylece besi hayvanı yetişmesinin önünü tıkamış oldu.

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİ BİRLİKLERİNİN EN BÜYÜK VEBALİ,

Bakanlık Makamı tarafından ve Bakanlık personeli tarafından son derece hüsnü kabul görmelerine, en ufak taleplerinin neredeyse emir telakki edilerek yerine getirilmesine rağmen ve maalesef tüm artları maddi şartlarda yerinde başta olmak üzere müsait olmakla birlikte ne bir süt fabrikası açtılar ne et değerlendirme için bir kesimhane, entegre tesis düşündüler.

 

DAMIZLIK KOYUN-KEÇİ YETİŞTİRİCİ BİRLİKLERİ, 4631 Sayılı Hayvan Islahı Kanunu ve 19 Aralık 2001 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan "Islah Amaçlı Yetiştirici Birliklerinin Kurulması ve Hizmetleri Hakkında Yönetmelik" kurumları başlamıştır.

Başlangıçta teknik olarak hatalı kuruldu. Koyun ve keçi tamamen farklı iki hayvandır. Yetiştikleri bölgeler, otlama şekilleri, davranışları, yetiştirenler, otlama saatleri, ürünleri!

Tek benzer tarafları başlarının yaklaşık aynı büyüklükte olmasıdır. Bu iki hayvan önce sınıflandırılırken küçükbaş olarak sınıflandırıldı.

Aynı birlik bünyesinde toplandı ve bütün mevzuatlar bu şekilde geliştirilirdi. Bu keçiciliğin sonunu hazırlayan en önemli faktör oldu.

 Zaten Orman İdaresinin açtığı savaşa karşı dayanamadı ve bitme noktasına gelindi.

 

Bir müddet sonra unvanın başına Damızlık eklendi. Bu esnalarda ilk küpeleme çalışmaları il birliklerince yapıldı ve burada tespit edilen birkaç hata ile birlikler çürük elmalar oldular. Şu anda destekleme işlemeleri yapmak için dilekçe almak gibi bir işin dışında hiçbir faaliyet yaptırılmaz.

ET KARTELİNİN OLUŞMASI ve ET ÜRETİCİ BİRLİKLERİ

Süt Karteli oluştuktan sonra sıra et kartelini oluşturmaya geldi. EBK özelleştirmişti, mezbahalar özel sektöre devir edildikten sonra hiç ama hiç gereği yok iken bir anda basında etin pahalı olduğu yaygarası kopartıldı.

 Bakanlık bunu irdelemeden hiç gereği yok iken hatta ve hatta bu haberlere hazır intibaı vererek et ithalatına karar verdi.

Aynı anda 0 faizli ve kolaylaştırılmış krediyi açarak canlı hayvan piyasasına canlılık getirdi. Herkes birbirinden hayvan alıyor ve hayvan fiyatları yükseliyordu.

Bu alış verişlerin hitama erdiği ve neredeyse herkesin kredi kullandığı dönem sonunda ani bir kararla önce kurban için kurbanlık ithaline izin verdi ve hemen akabinde canlı besi kuzusu için kuzu ithalini serbest bıraktı.

Bir taraftan da et ithalatı devam etti. İşte o dönem kredi kullananların büyük kısmı battı. Aldıkları hayvanları neredeyse yarı fiyatına satmak durumunda kaldılar. İnek yetiştiricileri besi danalarını zararına sattılar.

Büyük zararlar bütün hayvan yetiştiricilerini ayakta duramaz hale getirdi. İthalatı yapanlara ve ithalatı yönlendirenlerin ve yakınlarının mal varlıklarını inceleyin kim olduklarını kolayca bulabilirsiniz.

 Et Karteli Bakanlık tarafından Et Üreticileri Birliği olarak tescil edildi.

Ancak, üreticiler çeşitli birliklere üye oluyorlar ve desteklemeler birlikler üzerinden ve odalar üzerinden veriliyordu.

Bakanlık öncelikle Birlikleri kirlilik olarak gördü ve sanki bu kurguyu kendisi hazırlamamış gibi, tüm birlik ve odaları aynı çatında toplama gibi bir fikri ortaya attı ama bunu aldığı tepkiler nedeniyle gerçekleştiremedi.

Çözüm: Ziraat Odaları’nın ve Birliklerin, bulundukları yerde en az iki tane olmaları sağlanmalıdır. Rekabeti sağlamak şarttır. Ancak destekleme işlemleri için  birlik ve odalara üye olma şartı kaldırılmalıdır.

 

Oda ve birlikler sabit üye aidatı almamalı ve kendilerine gönüllülük esası üzerine üyelerine verdikleri hizmet karşılığı hizmet bedeli alarak çalışmalarına devam etmelidirler. Bütün dünya da bu böyledir.

YEM KARTELİNİN oluşması, Devlet Yem Fabrikalarının satılması ve   yem hammaddelerinin dışardan ithali ile başladı. Ban-Vit’in kurucusu Vural Görener’in yazmış olduğu ‘’Ben Patron Değilim’’ kitabının incelenmesi, hububat ithaline müsaadenin 1990 yılların sonunda gerçekleşmeye başladığını göstermektedir.

Hâlihazırda yem karteli, yem hammaddelerinin çok büyük bir kısmını yurt dışından yapmaktadır.

Ancak yemi fiyatlandırırken, hammaddelerin yurt içi satış fiyatları baz alınarak fiyatlandırılmaktadır.

Ayrıca, Süt Karteli boş durmayarak sütlerini alacağı yetiştiricileri, serbest piyasa rekabet kurallarını hiçe sayarak ‘’yemimi almazsanız, sütünüzü almam’’ diyerek icbar edebilmektedir.

Çözüm: Birliklerde gerekli ıslahat yapıldıktan sonra kurumsal kooperatifleşme ile süt, et, sperma, yapağı, deri yem sektöründe entegrasyonların tesisi ve bizzat üreticileri tarafından pazarlanabilmesi mümkün olacaktır. Yapılması zor değildir.

 Ayrıca inek yetiştiriciliğinin tamamen meralarda açık alanlarda otlatma ile yapılmasının sağlanması şarttır.

Türkiye’nin et ihtiyacının 3 yıl içerisinde sona erdirilmesi ve 5. Yıl sonu ihraç edebilmesini sağlamayı hedefleyen! Evet, öncelikle hedefleyen! 200.000 et ineği ile ilgili bir proje taslağını Bakanlık Makamına ilettik! Projenin uygulanacağı Ceylanpınar Tarım İşletmesinin bağlı olan TİGEM’ e ilettik. Maliyeti neredeyse 0 Tl. idi!

 Bu proje taslağının iletilmesinden altı ay sonra duyduk ki Sütaş’a, süper teşvikler kapsamında sadece 100.000 inek için yaklaşık 600.000 milyar lira verilmiş.

Bizim proje taslağımıza cevap verilmemiştir. Sütaş’ın bu fikri nereden aldığı ise müphemdir ve bu konuda maalesef şüphelerimiz mevcuttur.

Yazar: Veteriner Hekim Yıldırım ORAN

Paylaş